Hakuna Matata: Tanzanya’da Bir Öğretmenlik
Yolculuğu – Esra’nın Hikayesi
Afrika Hayalim Gerçek Oluyor
Afrika’da çocuklarla bir arada olmak, onlara bir şeyler öğretmek ve aynı zamanda onlardan
öğrenmek… Bu fikir hep aklımdaydı.
Çocukları çok sevdiğim için gönüllülük projemin mutlaka öğretmenlikle ilgili olması
gerektiğini biliyordum.
Afrika kültürünü yakından deneyimlemek istiyordum; bu yüzden rotamı güneye çevirdim.
Güney yarımkürede, Tanzanya’da, hayatımın en unutulmaz deneyimlerinden birini
yaşayacağımı bilmiyordum.
Farklı Bir Kültür, Yeni Bir Ben
Yurtdışında daha önce birçok kez bulunmuştum, ancak Tanzanya’ya adım attığım an
bambaşka bir dünyaya geldiğimi hissettim.
Kültür, yaşam tarzı, insanlar… Her şey çok farklıydı ama bir o kadar da etkileyiciydi.
O an içimde bir gurur vardı çünkü konfor alanımın dışına çıkmıştım ve bunu gerçekten
başarmıştım.
“Teacher, Teacher!”
Projede geçirdiğim her gün dolu dolu geçti. Öğrencilerimin bana sarılması, “teacher, teacher!”
diye etrafımda koşuşturmaları, o saf sevgi ve enerjileri anlatılamaz bir mutluluktu.
İnsanlar her zaman yardımseverdi, yüzlerinde kocaman bir gülümseme hiç eksik olmazdı.
Zor koşullar içinde olmalarına rağmen bu kadar mutlu ve pozitif olmaları beni derinden
etkiledi.
Zorluklar ve Öğrendiklerim
Tabii ki bazı zorluklar da vardı. Sıcak duş almak için şofbenimiz yoktu; sıcak suyu kendimiz
ısıtıyorduk.
Çamaşır makinesi olmadığı için bazen çamaşırlarımızı elimizde yıkıyorduk veya
çamaşırhaneye taşıyorduk.
Sıtma riski nedeniyle sinek ısırıkları can sıkıcıydı, ama doktorumun verdiği ilaçları düzenli
kullandım.
Yemek konusunda ise hiç zorlanmadım. Her çeşit yemeği bulabileceğimiz restoranlar vardı
ve hepsi neredeyse beş yıldızlı gibiydi.
Hatta itiraf ediyorum: Afrika’dan +3 kilo ile döndüm.
Kilimanjaro’da Türk restoranı yoktu ama Dar es Salaam ve Zanzibar’da vardı; orada da
kendimi evimde gibi hissettim.
Afrika’nın Bana Öğrettikleri
Afrika’ya gitmek hem maddi hem de manevi fedakarlıklar gerektiriyordu, ama ben bunu
başarabildiğim için kendimle gurur duyuyorum.
Orada geçirdiğim 2.5 ay bana şunu öğretti: Artık dünyada her şeyi yapabilirim.
İnsanların “hiçlikte bile” bu kadar mutlu olabildiğini görmek, hayatıma bambaşka bir bakış
açısı kazandırdı.
Swahili dilinde sıkça duyduğum bir ifade vardı: Hakuna Matata – yani “sorun yok”.
Bu kelimeyi o kadar içselleştirdim ki, Türkiye’ye döndüğümde bile kendime sürekli bunu
hatırlatırken buldum.
Hayatta bazen çok büyüttüğümüz şeylerin aslında ne kadar küçük olduğunu fark ettim.
Afrika bana sadece öğretmenliği değil, sabrı, şükrü ve anın değerini öğretti.
Sınırlarını Zorla, Değişimi Başlat
Afrika’dan döndüğümde daha özgüvenli, daha olgun ve hayata karşı çok daha güçlü biriydim.
Eğer kendinizi geliştirmek istiyorsanız, konfor alanınızdan çıkın.
Ben oraya giderken kimseyi tanımıyordum, ama döndüğümde sayamayacağım kadar çok
insanı hayatıma kattım. Unutmayın Değişim, cesaretle başlar.
Bir Yolculuktan Fazlası
Bugün geriye dönüp baktığımda, Tanzanya benim için sadece bir ülke değil; kendimi
tanıdığım, sınırlarımı fark ettiğim, korkularımı dönüştürdüğüm bir dönüm noktasıydı.
Orada geçirdiğim zaman boyunca fark ettim ki, dünyayı değiştirmek büyük adımlarla değil,
küçük ama anlamlı dokunuşlarla mümkün.
Bir çocuğun gözlerinde parlayan umut, bir gülümseme, bir “teacher” seslenişi…
Hepsi bana, insan olmanın özünün paylaşmak ve sevgiyle dokunmak olduğunu hatırlattı.
Afrika bana sadece bir deneyim değil, ömür boyu taşıyacağım bir farkındalık kazandırdı.
Bugün hâlâ bir zorlukla karşılaştığımda kendi kendime “Hakuna Matata” diyorum.
Çünkü artık biliyorum ki, hiçbir sorun çözümsüz değil; yeter ki insan içindeki ışığı
kaybetmesin.
Ve belki de bu yüzden, herkesin hayatında bir “Tanzanya” olmalı bir yer, bir an, bir
deneyim…
Kendini yeniden tanımladığın, kalbini büyüten, dünyaya başka bir pencereden baktığın bir
yolculuk.
Leave a reply